top of page

Sevilmen Başarılarına mı bağlıydı? Başarısızlık İnancı


Başarı odaklı bakımveren kişilerle büyüyen çocuklar yetişkinlik döneminde kayda değer başarılara ulaşmış olmalarına rağmen, içsel bir "yetersizlik" hissiyle mücadele edebilirler. Ulaşılan her hedefin ardından deneyimlenen anlık tatmin duygusu, çoğu zaman yerini hızla yeni ve daha yüksek hedeflerin yarattığı strese bırakır. Bu durum, bireyi sürekli bir performans döngüsüne dahil ederek, yavaşlaması veya durması halinde sevgi ve saygı gibi temel kabulleri yitireceği yönünde bir inanç geliştirmesine neden olabilir. Bu yazı başarısızlık özelinde yazıldı, eğer Şema ve Mod Terapisi hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız buraya tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.

Bu yazı serisini 3 bölümden oluşacak şekilde tasarladım. Şu an okumakta olduğunuz yazı başarısızlık inancımızı tam olarak anlayabilmemiz için gerekli bilgileri içeren kısım. Diğer iki yazıda ise başarısızlık inancı ile ilgili örnek vaka sunumları olacak. Başarının Ardındaki Boşluk ve Başarı Baskısından Koşulsuz Kabule yazılarına üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bu Yazıdaki Konu Başlıkları:
Başarı İsteyen Ebeveynler
Başarı Odaklı Talepkar Ebeveynler
Kesintisiz Başarı Arayışı ve Yetersizlik Hisleri

Kesintisiz başarı arayışının ve kronik yetersizlik hissinin kökenleri, genellikle bireyin çocukluk döneminde maruz kaldığı ebeveynlik stillerine dayanmaktadır. Şema Terapi yaklaşımının kurucusu Jeffrey Young tarafından tanımlanan "Koşullu/Başarı Odaklı Ebeveynlik" kavramı, bu dinamiği doğrudan açıklamaktadır. Bu ebeveynlik modelinde sevgi, ilgi ve kabul gibi temel duygusal ihtiyaçların karşılanması, çocuğun belirli standartları yerine getirmesine veya başarılı olmasına şartlandırılmıştır. Dolayısıyla çocuk, varlığının koşulsuz kabulü yerine, ancak belirli başarıları sergilediğinde sevgiye layık görüleceği mesajını içselleştirir.

Söz konusu ebeveynlik modeli, bireyin yetişkinlik hayatında derin ve yıpratıcı etkilere yol açabilmektedir. Birey, öz değer algısını devamlı olarak kariyer, statü, maddi kazanımlar veya başkalarının onayı gibi dışsal ölçütlere dayandırma eğilimi gösterir. Bu bağlamda hata yapma, başarısızlığa uğrama veya yalnızca "ortalama" bir performans sergileme gibi durumlar, bireyin temelindeki sevilmeme ve değersizlik korkularını harekete geçirir.


Başarısızlık Hissi ve Bakımverenlerin Tutumları

Başarı odaklı talepkâr ebeveyn modu, bireyin gerçek dışı standartlar belirleyerek en mükemmel ve en doğru şekilde davranma yönündeki yoğun çabasını tanımlar. Bu modun etkisindeki birey, doğal davranmanın hatalı bir eylem olduğu inancını taşır. Ayrıca, varlığını sürdürebilmesinin koşulunu kusursuz ve başarılı olmaya bağlar. Bu nedenle, belirlenmiş kurallara ve normlara uyum sağlamak adına kendi temel duygusal ihtiyaçlarının doyumundan ve kişisel konforundan feragat edebilir. Yapılan bilimsel bir araştırma, babanın sergilediği koşullu/başarı odaklı ebeveynliğin, çocuğun benlik değerindeki düşüşle ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu ebeveynler, çocuklarının ihtiyaç ve duygularına koşullu saygı ya da koşullu kabul prensibiyle yanıt verirler. Sonuç olarak çocuklar, ebeveyn onayı almak uğruna kendi benliklerinin önemli yönlerini baskılamak durumunda bırakılırlar. Bu süreç, bireyde yaşamın çeşitli alanlarında diğerlerinden daha yetersiz olduğu ve kaçınılmaz olarak başarısız olacağı yönündeki inancın yerleşmesine zemin hazırlar.

10'u vuramamak
Başarısızlık İnancı

Yazının devamında başarı odaklı talepkar ebeveyn moduyla birlikte gelişmesi muhtemel olan başarısızlık şemasıyla ilgili kısma geçiş yapıyoruz.


Başarısızlık Şemasının Tezahürleri: Teslimiyet, Kaçınma ve Aşırı Telafi Mekanizmaları

 

Başarısızlık Şeması, bireyin öz algısını temelden etkileyen ve kendisini yetersiz, beceriksiz, başarısız ya da akranlarına oranla daha az yetenekli görmesine neden olan köklü bir inanç kalıbı olarak tanımlanır. Bu şemanın etkisindeki bireyler, performans gerektiren durumlarda yoğun anksiyete ve yetersizlik duyguları deneyimlerler. Şema Terapi kuramına göre, bireyler bu temel inançla başa çıkmak için üç ana strateji geliştirir: Teslimiyet, Kaçınma ve Aşırı Telafi. Bu başa çıkma biçimleri, çocukluk döneminde geliştirilen ancak yetişkinlikte işlevselliğini yitiren hayatta kalma mekanizmalarıdır. Bu stiller şema terapi ekolünde Savaş, Kaç ve Don tepkilerinden esinlenerek uyarlanılmıştır. Bu üç mekanizmanın Başarısızlık Şeması bağlamındaki işleyişi, aşağıda somut davranışsal yansımalarıyla incelenmektedir.

 

1. Şema Teslimiyeti: Başarısızlık İnancının Doğrulanması

 

Teslimiyet stratejisi, bireyin şemanın geçerliliğini sorgulamaksızın kabul etmesi ve bu inancı teyit edecek şekilde davranmasıdır. Başarısızlık şemasına teslim olan bir birey, kendi yetersizliğine dair taşıdığı kanıyı o denli içselleştirmiştir ki, bu kimliği benimseyerek hareket eder.

•    Davranışsal Yansımaları: Bu mekanizmayı kullanan kişiler, genellikle potansiyellerinin altındaki görev ve pozisyonlara yönelirler. Yeni bir sorumlulukla karşılaştıklarında, "Ben bunu zaten başaramam," düşüncesiyle hareket eder ve bilinçdışı düzeyde öz-sabotaj davranışları sergilerler (örneğin; son teslim tarihlerini ertelemek, önemli detayları gözden kaçırmak). Yaşadıkları başarısızlıklar onlar için şaşırtıcı değildir; aksine, bu durum mevcut inançlarını doğrulayan beklenen bir neticedir. Bu sonuç, "Gördün mü, yine yapamadım. Ben gerçekten yetersizim," şeklindeki içsel diyaloglarla şemanın yeniden teyit edilmesine ve güçlenmesine hizmet eder.

 

2. Şema Kaçınması: Performans Durumlarından Uzak Durma

 

Kaçınma stratejisi, bireyin yetersizlik duygularını tetikleme potansiyeli taşıyan her türlü durum, görev veya sorumluluktan uzak durma eğilimini tanımlar. Bu stratejinin altındaki temel güdü, başarısızlık deneyiminin beraberinde getireceği acı ve utanç hissinden sakınmaktır.

•    Davranışsal Yansımaları: Bu başa çıkma biçimini sergileyen bir birey, kariyerindeki ilerleme fırsatlarını reddedebilir veya yeteneklerini ortaya koyacağı sunum gibi etkinliklerden kaçınabilir. Yaygın kaçınma davranışlarından biri, görevleri sürekli erteleme (prokrastinasyon) eğilimidir. Birey, bir göreve hiç başlamayarak ya da son ana bırakarak, olası bir başarısızlığın nedenini "yetersiz zaman" veya "yeterince çaba göstermeme" gibi dışsal faktörlere atfeder. Böylelikle, "yetersizlik" algısıyla yüzleşme anksiyetesini geçici olarak bertaraf eder.

Başarısız
Başarısızlık İnancı

 

3. Şema Aşırı Telafisi: Mükemmeliyetçilik ve Başarı Hırsı

 

Aşırı telafi, en yanıltıcı başa çıkma mekanizmalarından biri olarak kabul edilir. Bu stratejide birey, içsel olarak inandığı başarısızlık şemasının tam zıttı yönde davranışlar sergileyerek bu inançla mücadele eder. Dışarıdan gözlemlendiğinde, bu bireyler sıklıkla yüksek düzeyde başarılı, mükemmeliyetçi ve hırslı bir profil çizerler.

•    Davranışsal Yansımaları: Diğer yazımızda ele almış olduğumuz analizimizde ele alınan Ayşe Hanım vakası, bu başa çıkma biçiminin tipik bir örneğini teşkil eder. Başarısızlık şemasını aşırı telafi eden kişiler, altta yatan değersizlik ve yetersizlik hislerini bastırmak amacıyla durmaksızın bir çaba içindedirler. İşkoliklik, en ufak bir hataya dahi tolerans gösteremeyen katı bir mükemmeliyetçilik ve daimi bir dış onay ihtiyacı, bu kişilerin yaşam tarzını belirler. Elde edilen her başarı, şemanın yarattığı ve "sahtekarlık" hissiyle karakterize olan içsel eleştirel sesi geçici olarak susturan bir işlev görür. Ancak bu rahatlama kısa ömürlüdür ve birey, içindeki boşluk hissini bastırmak için bir sonraki başarı hedefine yönelerek kendisini zamanla tüketen, sonu gelmez bir döngüye girer.


Bu üç başa çıkma biçimi, bireyin rahatsız edici bir durumla karşılaştığında, "Şu an ben ne yapıyorum?" sorusuna verdiği, çocuklukta hayatta kalmasına hizmet etmiş, ancak yetişkinlikte yaşam kalitesini kısıtlayan yanıtlardır. Terapötik sürecin temel hedefi ise, bu işlevsel olmayan yanıtların farkındalığını artırmak ve yerlerine daha adaptif ve gerçekçi başa çıkma stratejileri geliştirmektir. Terapi sürecinde nasıl bir işleyiş olduğunu buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.


Kaynaklar
  • Barker, G., Olukoya, A., ve Aggleton, P. (2015). Young people, social support and help-seeking. International Journal of Adolescent Medicine and Health, 17(4), 315-336. doi:10.1515/IJAMH.2005.17.4.315

  • Seiffge-Krenke, I. (1993). Coping behavior in normal and clinical samples: More similarities than differences? Journal of Adolescence, 16(3), 285-303.

  • Young, J. E. (1999). Cognitive therapy for personality disorders: A schema-focused approach. Sarasota, FL: Professional Resource Exchange, Inc.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page